KİŞİCİLİK ve KURUMCULUK
“Büyük akıl fikirci, orta akıl olaycı, küçük akıl kişici olur.”
Kişicilik ve Kişiselcilik
Kişicilik; personalizm ve personifikasyondur. Yani her şeyi kişiselleştirmektir.
Kişilerle meşgul olmaktır. “Kim” sorusu ve cevabı ile ilgilenmektir. Kişicilikte bilgi,
düşünme, fikir, kavram, değer, kural ve kurumun önemi yoktur. Kişicilik; efendi-
köle sistemidir. Çağımız öncesi sistemidir. Hatta milattan on bin yıl önce doğan
tanrısal düşünmenin ürünüdür.
“Kişicilik sisteminde devlet başkanı devlettir.”
Kurumculuk
Çağımız kurumculuk çağıdır. Kişiciliğin karşıtı, kurumculuktur. Kuramsallaşma
kural ve sistemle olur. Yönetimin olabildiğince kişilerin ve özellikle tek kişinin
elinden alınıp, milletin meclisleri ve birden çok kişiden oluşan kurullar tarafından
milletin ortak aklının gerektirdiği vasıfta çıkarılan kanunlar, kararlar ve
sistemlerle yönetilmesidir. Yöneticiler sadece bu kanunların uygulayıcılarıdırlar,
sistem yapıcılar değildirler. Kurumsallaşmanın olduğu yerde kişinin değil,
sistemle oluşmuş kurumun önemi vardır. Kurumsallaşmanın olmadığı ülkede kişi
çok önemlidir. Kurumculuk, çağımızın sistemidir. Demokrasi, kurumculuktur.
“Kurumculuk sisteminde halk devlettir.”
TÜRKİYE ve KİŞİCİLİK
Türkiye’nin, aile yapısından başlamak üzere her alanının yapısında kişicilik
egemendir. Bu nedenle başbakan kim olacak? Bakanlar kimler olacak?
Kurumların başına kimler gelecek? Sorularının cevapları çok önemlidir. Bu tür
soruların Türkiye’de çokca soruluşunun, Türkiye’nin kişici toplum kategorsine
girdiğinin göstergesidir. Türkiye kişici bir toplum yapısındadır. FETÖ gibi bir
kişinin devleti teslim alabilmesi, bir devlet başkanının bütün toplumu etkisiz hale
getirebilmesi bunun göstergesidir.
Türkiye’nin asker, sivil, laik dinci, liberal muhafazakar, sağcı, solcu velhasıl bütün
sosyal kesimleri ortak karakter olarak “kişicilik”te birleşirler. Çünkü
çocukluklarında aileleri tarafından böyle yetiştirirler. Bu durum, onların, geçmiş
çağların doğal düşünsel yapısında olduklarını gösterir. Çünkü “kişici” olmak doğal
sistemdir ve insanlık çağımıza kadar bu sistemle yaşamış ve daha çok
insanileşmeye geçtiği çağımızda bunu terk etmiştir. Çağımızda geçmiş çağın
düşünsel yapısında kalanlar mutlaka kişici olacaklardır ve bu çağda yaşamaları
imkansızlaşacaktır. Kişici toplum, bir kişiciden diğer kişiciye gidecektir. Dikkat
edilirse görülür ki, bu toplumun dincisi peygambercidir, çağdaşcısı Atatürkçüdür,
Alevisi Alicidir. Sonuçta hepsi kişicidir. İşte Türkiye’nin bu kişici yapısını kişiler,
çok rahatlıkla istismar edebilmekte ve ülkenin kişici olan bütün devlet kurumlarını
ele geçirebilmektedir.
“Kişiliksiz kişi; mazluma karşı zalim, zalime karşı mazlum davranır.”
Türkiye’de Kişicilik Eğitimi
Türkiye’nin dini ve laik eğitimi, kavramlar ve değerler değil, kişicilik eğitimi
üzerine kuruludur. Devlet eliyle, günde beş kez hem de gece uykuda iken en
yüksek sesle ve desibelle, zorunlu dinleterek, ezan okutulması, ezanda bulunan