Ne yazı ki dahili sömürgecilikle geçinen medya da programları doldurmak için,
onlarla birlikte halkı sömürüyorlar.
“Günümüzün dahili sahte apolojetistleri avam düzeyini kullanarak,
mitosları Allah’ın son sözleri diye satıp halkını sömürmektedirler.”
GRUPSAL VE BİREYSEL İBADET
“Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.” F. M. A.
Voltaire
Çağımızın gelişmelerinden biri de “birey” olmaktır. Bu gelişmenin etkisiyle çağdaş
ibadet anlayışı da bireyselleşmiştir. Kuran’ın ibadet anlayışının bu çağdaş
gelişmeye uyumlu olup olmadığını tespit etmeye çalışacağız. Bu tespiti bize,
Kuran’da ibadetlerin ifa ediliş biçimini felsefi irdeleme verecektir.
Bu yazımızı anlamada katkısı olacağından daha önce yayınlamış olduğumuz
“Şeyhliğin Teolojik Analizi” adlı yazımızın okunmasını tavsiye ederiz.
KURAN’DA İBADETLERİN İFASI
Günlük İbadetler
Semitik dinlerde günlük ibadeti, icat eden Yahudilikte günlük ibadetler; sabah,
öğle ve akşam yapılan dualardır. Dualar ayakta, oturarak vücudu sallayarak ve
secdeye kapanarak okunur. Yahudiler bu esnada özel bir elbise de giyerler.
Yahudiler, dualarını evlerde bireysel ve sinagogta toplu ifa ederler. Toplu dualar
on üç yaşına girmiş en az on kişinin iştirakiyle yapılır. Hristiyanlıkta mecburi
günlük ibadet yoktur. Ancak mecburi olan ibadet Pazar günü kilisede cemaatle
yapılır. Ama günlük olarak sabah, ikindi, akşam olmak üzere üç kez dua yapılır.
Bu dualar her gün kilisede cemaatle, evde bireysel yapılabilir. Kilisede her gün
ibadet yapıldığından isteyen bunlara katılabilir. Her gün evde tespih duası, İncil
okuması da yaparak ibadet yapılabilir. Kuran bu günlük üç dua ibadetini aynen
alır: “Salat (dua)lara ve orta salata devam edin. Allah’a saygı ve bağlılık içinde
salat yapın.” Bakara, 238.
Salat/Namaz
Kuran’da günlük ibadet olarak salat vardır. “Salat” kavramının etimolojik anlamı;
dua, ilişki ve bağ kurmak, bağlanmaktır. Kuran şu ayette salatın anlamını bağ
kurmak olarak vermektedir: “Allah ve melekleri, Peygamber’e salat yaparlar. Ey
müminler! Siz de ona salat yapın ve tam bir teslimiyetle teslim olun.” Ahzab, 56.
“Salat”ın Türkçe karşılığı olarak kullanılan “namaz” kelimesi Farsçadır. Anlamı;
“ateşin karşısında saygı ile eğilmektir”. Türklerin, Kuran’daki salat kelimesini
değil de Farsça “namaz” kelimesini kullanmaları önemlidir. Anlamında görüldüğü
üzere namaz kelimesi, minare gibi, ateşperestlik (mecusilik)ten alınmıştır.
Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt’tür. Kuran, Mecusiliği reddeder: “O iman edenler, o
Yahûdîler, o yıldızlara tapanlar, o Hıristiyanlar, o Mecûsîler, o Allah’a ortak
koşanlar (var ya), muhakkak ki Allah, Kıyamet günü aralarında hükmünü
verecek, hak ve bâtılı ayıracaktır. Çünkü Allah her şeye şâhittir.” (Hac,17)
Bireysel Namaz
Namaz kılmayı emreden ayetlerin hepsi, “Bir de, size, “Salatı yapın ve Allah’a
karşı gelmekten sakının” diye emredildi. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır.”