:ünkü Allah da olsa başkasının ürünüdür, senin değil. Senin olmayan üründen hiç
kimse sana değer ödemez.
Dinin fikirlerinin değişmez olduklarını savunmaktadırlar. Halbuki savunma için
harcadıkları emek, enerji ve zamanı akıllarının çapını genişletmekle harcasalar,
yapılması gereken işlemi yapabilir yetiye kavuşacaklardır. Bu yeti, yoğun ve uzun
süre soyut düşünme işlemi yapmayı gerektiriyor. Ama savunmak, hazır malzeme
ile yapıldığından ve düşünme işlemi gerektirmediğinden insana kolay gelir. Fakat
savunma, aklı büzüştürür, savunma yapıldıkça yapılması gerekenden daha çok
uzaklaşılır. Aklı, büzüştürmek değil, akışkan ve seyyal yapmakla çağ
yakalanabilir. Bu da sadece sistemli soyut düşünme yapmakla mümkündür.
“18. asır öncesi aklın çapıyla bugün yaşanamaz.”
Müslümanların kafa katmanı bugün, apolojetik (özür dileyerek savunma)
davranışla, Kuran’ın düşünmeye karşı olmadığını bilakis düşünme yapmayı
emrettiğini hararetle anlatmaktadır. Peki bunu senin yapmana engel yok
demektir. İyi güzel de kardeşim, sen yapsana bu düşünmeyi, yap da bir örnek
kuram, nazariye, teori koy ortaya. Kime anlatıyorsun düşünme yapmayı? Halka
mı? Halk yapmayacak ki bu düşünme işlemini, sen yapacaksın. Neden
yapmıyorsun peki? Çünkü yapamıyorsun. Çünkü tembelsin ve kolaycısın.
Düşünme işlemi zor ve uzun süren bir iştir. Günde on saat okuyacaksın ve on
saat düşüneceksin. Elin oğlu böyle yapıyor bu işleri.
Sorular şunlardır:
Türkiye çağımızda çağdaş anlamda nereden ve nasıl para kazanacak? Neden
Türkiye ekonomisi, çağdaş ülkelerde vuku bulmayan radikal çalkantılar yaşıyor?
Çünkü Türkiye hala, kapitalist kurumsal ekonomiye geçememiş, ekonomi halen
geçmiş asırlardaki kişisel burjuvazi sistemiyle yapılmaktadır. Osmanlı, karşı
Osmanlı’nın kuruluş ruhunun verdiği fiziksel ivmeyle yeni gelişmelere bir asır
dayanabildi ama Birinci Dünya savaşında tükendi. Türkiye de, Atatürk’ün verdiği
kafasal ivmeyle bir asır gidebildi. Ama şimdi tükendi ve jantların üzerine oturdu.
Türkiye, mevcut ekonomi zihniyetiyle hiçbir ekonomik sorununu çözemeyecektir.
Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştır.
“Türkiye, bir an önce her alanda çağdaş düşünme temelli tümden
planlanmalıdır.”
Toplumlar, filozoflar ve bilim insanları vasıtasıyla gelişirler. Filozoflara ve
biliminsanlarına sahip olmayan toplumlar gelişemezler. Toplumları siyasetçiler
geliştiremezler.
“Hiçbir yönetici, filozofların ve biliminsanlarının misyonuna
soyunmamaldır. Yöneticinin tek yapması gereken şey, onlara imkan
sağlamaktır.”
“Toplumsal gelişme; yolu atlayarak ve zıplayarak değil, yürümekle
gerçekleşir.”
“İnsanlık gücüne sahip olmayan hiç kimse, insan gücünün tahrikine
kapılarak kendisini güçlü görmemelidir. Çünkü gerçek güç, insanlığın
gücüdür ve bu güç insanlığın her döneminde var olmuştur. O nedenle
Müslümanlar bile sürekli, “Mağrur olma padişahım! Senden büyük Allah
vardır,” derken aslında bunu kast ederlerdi.”