Türkiye’nin İslam ısrarının bir diğer önemli nedeni felsefidir. Türkiye kolektif
kimlik üretemiyor. Kolektif kimlik, düşünürler ve filozoflar tarafından üretilir.
Türkiye’nin bunu üretecek çağdaş evsafta bir tane düşünürü ve filozofu yoktur.
Bu nedenle kimlik yokluğunu İslam’la telafi etmeye çalışmaktadır.
“Dini, kimlik yapmak geçmiş çağlarda geçerli idi ama çağımızda geçerli
değildir.”
Düşünmekten Uzak Tutulma
Türk toplumu asırlardır beşeri sistematik düşünme işleminden uzak
tutulmaktadır. Bu uzak tutma politikası halen de sürmektedir. Her devirde
başkalarının ürettikleri, çağın bilimsel ve teknolojik ürünlerini almıştır ama onları
üreten düşünme sistemini hiç almamıştır. Özellikle düşünmenin egemen olmaya
ve insanlık hayatının onunla yaşanmaya başladığı 18. asırdan sonra bu
düşünmemenin faturasını Birinci Dünya Savaşında eleman, finansman ve arazi
olarak çok pahalı ödemiş ve halen de ödemesine rağmen bir türlü bu düşünme
işlemine yaklaşmıyor. Bu yaklaşmamaya da her nedense ve her zaman,
kültürümüz yok olur gerekçesini kullanmıştır. “Yok olur,” denen kültür de aslında
onun ürünü değil, İslam adı altında başkalarının kültürüydü.
“Bugün bile, eğitim politikalarında çok sayıda değişim yapılmaktadır ama
çağdaş sistematik düşünmeyi öğretmeye yönelik hiçbir adım
atılmamaktadır.”
Türk toplumu çok değerli bir toplumdur ve insanlık için yaşaması lazımdır. Ama
bu düşünme işlemini yapmazsa eriyip gidecektir. İnsanlığın çağımızdaki tehdidi,
daha öncesinde görülmeyecek kadar güçlü ve tehlikelidir. Bu tehdit; felsefe ve
bilim tehdididir. Bu da parayla satın alınan mühimmatla bertaraf edilemez. Bu,
ancak düşünme işlemi yaparak bertaraf edilebilir ve düşünme de parayla satın
alınamaz ancak yapmakla ona sahip olunabilir.
“Para ile kişilik satın alınamıyorsa, para kazanmak için neden şahsiyet
verilir?”
Varolma Arayışı
Kimlik üretememenin telafisi olarak dini kullanır. Ayrıca basit birkaç tane ibadet
adı altında ritüelle en kıymetli kimliğe sahip olmak yanılsaması yaşar. Varlığı
felsefi fikir ve bilimsel bilgi gibi zor kafasal malzemelerle değil, hiç eğitim
almamışların anlayabileceği mitoslar ve efsaneler gibi masallarla algılamak ve
fiziksel hareketlerle uygulamak kolaylığını tercih eder. Bu durum, dini, avam
tabakasının bir işi olarak görmektendir. Avam tabakasının algılayabildiği bir şeyin
insanlık entelektüel piyasasında hiçbir değeri olmaz. Şimdi değersiz bir şeyle
toplumsal kimlik edinen toplumlar, dünya entelektüel piyasasında var olamıyor.
Türkler, düşünme işlemi istediğinden dolayı Hristiyanlığı seçmedi, İslam’ı seçti.
Çünkü Kuran’ın zahiri, yüzeysel anlamı, insandan felsefi düşünme işlemi
istememektedir. Ayrıca Araplar sayesinde İslam, kendisini dünyada değeri olan
bir din olarak kabul ettirmişti. Dinle ilk karşılaşan insanlara İslam kolayca dindar
olma imkanı sağlıyordu. Türkler de İslam vasıtasıyla aslında milattan önce
binlerdeki Tevrat’ın düşünme düzeyinden dine girebildi, böylece İslam’ı
kendilerine hizmet ettirdiler. Fakat bu durum, çocuklarına verdikleri Yakup,
Yusuf, İbrahim gibi isimlerden ve dini uygulayış biçiminden görüldüğü gibi,
Yahudi kimliğine hizmet etmek idi. Hangi kültürün isimlerini kullanıyorsanız, o