Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

Dini Cemaatler ve Tamahkarlık
Türkiye’nin toplumsal karakteri bu tamahkarlığa çok uygun düşmektedir. Dini
cemaatler ve çiftlik bank gibi hareketler, hep bu toplumsal tamahkar karakterden
doğmaktadır. “Bir verilecek, bin kazanılacak” libidinal arzusu. Bir toplum düşünün
ki bir dini cemaati finansal desteğiyle büyütüyor, ondan sonra da gidip kendisini
ona öldürtüyor. Bu durum sadece Türkiye’de meydana geliyor. Bu durum,
şizofrenik bir hastalıktır.
“Sahtekarla tamahkar buluşunca tokatlama doğar.”



  1. Asır Sonrası

  2. asra kadar hemen hemen bütün toplumlar dinsel yapıda idiler. Onlarda dinsel
    duygusal tamahkarlık egemen idi. Fakat çağımızda artık duygular değil, akıl
    egemendir. Yani halk tabiriyle; “Ne kadar ekmek o kadar köfte”, “Hem şöför
    mahalli hem yirmi beş kuruş olmaz,” anlayışı geldi.


Sanal Gerçeklik
Çağımıza kadarki devirlerin insan hayatında, insanlığın hayal gücü ile kurguladığı
bir sanal gerçeklik egemen idi. Bütün fikir ve bilgiler gerçek dışı idi. Çünkü
sistemli düşünme ve metotlu bilim yapılmıyordu. Bu nedenle bütün bilgiler hayal
gücü ile kurmaca üretiliyordu. Fakat çağımızda sistemli düşünme ve bilimsel
metotla bilim yapmak sayesinde varlığın gerçek bilgisine ve anlamına ulaşıldı. Bu
sistemlerle elde edilen gerçek bilgiler, çağımız öncesi bilgilerinin hepsinin yanlış
olduğunu ortaya koydu.


Dinin Bütünleştiriciliği
Sosyolog E. Durkheim şöyle der: Dinin, toplum hayatında bütünleştirici işlevi
oldukça önemlidir. Din bunu, insan hayatına kattığı aşkın olan ve olmayan
değerleri ve anlamları sayesinde yapmaktadır. Din, toplumun hayati sorunlarını,
açık bir şekilde sembolik olarak kutsalın sahasına yükseltir. İnsanlarda
oluşturduğu kimlik yoluyla ve onlara kazandırdığı yardımlaşma iradesiyle; ölüm,
hastalık gibi sıkıntılı zamanlarda, yangın ve deprem gibi felaketler sırasında,
düğün gibi sevinçli günlerde onların birbirlerine maddi ve manevi yönden destek
olmalarını sağlayarak da toplumun kaynaşması ve bütünleşmesine katkıda
bulunur.


Ama Din, toplum bütünleşmesinin bozulmasını engellemek amacıyla, bireylerde
oluşturduğu “itaat” anlayışı vasıtasıyla, toplumu yönetenlerin haksızlıklarına karşı
susmayı ve sabretmeyi telkin eder. Mesela İslam’ın muteber kaynaklarındaki,
“fasık hatta zalim de olsa halifeye itaat gerekir,” hükmü, Müslümanların pasif
siyasal davranışını oluşturmuştur.


“Siyasal iktidarlar, kendilerine hizmet ettiği için dinin toplumda egemen
olmasını isterler.”


Tercih
Dinin pozitif işlevi olan toplumu bütünleştirici, negatif işlevi olan gelişmeyi
engellemesi arasında bir tercih yapmak zorunluluğu vardır. Bütünleşticiliği tercih
edilirse, toplum yeni gelişmelere ayak uyduramayacaktır. Bunun sonucu olarak
sefalet içinde yaşamaya ve belki de nihayetide yok olmaya razı olacaktır.
İktidarlar, dinin bütünleştirici işlevini, gelişmeyi engellemesine tercih ederler.

Free download pdf