MUTLULUK
Mutluluk; tatmin olmak demektir. İnsanda biri doğal, diğeri beşeri olmak üzere
iki mutluluk vardır. Dolayısıyla bunların mutluluğunu sağlayan etmenler farklıdır.
Epiküros’a göre mutluluk; yaşamdan “haz” alabilmektir. Haz, en yüksek iyidir.
Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp, bedenin acılardan uzak olması, ruhun
huzura kavuşmasıdır.
Hödomonya/Eudomania/Mutluluk Ahlakı
Kısaca mutluluk ahlakı demektir. Ahlaki eylemlerin amacının mutluluğa ulaşmak
olduğunu iddia eden felsefi görüşlerin ortak adıdır.
En önemli temsilci Aristoteles'tir. O, insan ahlakının temelinde mutluluk olduğunu
ifade eder. Ona göre; mutlulukla iyi özdeştir.
Bütün insanlar mutluluğa ulaşmak isterler ancak neyin mutluluk getireceği
konusunda farklılaşırlar. Bazıları mutluluğu sadece arzuların tatminiyle
ilişkilendirilmiş niteliksel bir değerlendirme olarak düşünür ve bireysel olarak ele
alır.
Bazıları da bir bütün olarak insanın, insanlığın “kendini gerçekleştirmesine”
bağlı olarak ortaya çıkan mutluluk olarak değerlendirir. Bir kısmı da genel olarak
“yetkinleşme”ye paralel bir mutluluğun varlığına işaret ederler.
Dolayısıyla insanın ahlaki eyleminin amacı, kişinin potansiyel güçlerinin
kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan bir gelişme olarak kabul edilir.
İnsanın yaşadığı günlük ve geçici hazlardan farklı ve daha kapsamlı olarak,
hayatının son noktasında “ulaştım” diyebileceği sonsuz mutluluk fazıdır.
FİLANTROPİ/Philanthropy
Etimolojik olarak, Yunanca “philo (sevmek)” ve “anthropos (insan)” sözcükleridir.
Filantropizm veya insanseverlik; başkalarının standartlarını yükseltmek ve
mutluluklarını artırmak için çalışmaktır. Daha kapsamlı olan hayırseverlik
kavramının bir alt kategorisidir.
Türkçede hayırseverlik, çoğunlukla tarihi gelişimi sebebiyle bireylerin dini, vicdani
veya duygusal güdülerinden hareketle yaptıkları yardım faaliyetlerini çağrıştırır.
Ancak uluslararası düzeyde “filantropizm” terimi, bu çağrışımlardan ziyade birey
ve kurumların, içinde bulundukları toplumların refah seviyesini yükseltmek
amacıyla bağışta bulunmaları şeklinde tanımlanır. Bu, dinsel yükümlülük olarak
değil, insan olmak temelli deontolojik bir görev nedeniyle ifa edilir.
Bencillik (Egoizm)
Bencillik, kişinin kendi benine ve çıkarlarına düşkünlük göstermesidir. Etik
anlamda bencillik, kişinin tüm eylemlerinin ben sevgisiyle belirlendiğini,
ahlaklılığın da kendini koruma güdüsünün dışa vurmasından başka bir şey
olmadığını ileri sürer. Bu nedenle evrensel ahlak yasasının varlığını tanımaz.
Bu anlayışın önde gelen temsilcisi İngiliz T. Hobbes (1588-1679)’tur. Ona göre
insanı yönlendiren ve harekete geçiren iki önemli güdü; “ben sevgisi” ve “kendini