Bir eserin sanat eseri sayılabilmesi için, düşünme ürünü düşünceler içermesi
gerekir. Bu nedenle genellikle insan resimleri sanat eseri olarak kabul edilir.
Çünkü insan resimlerinin yüzlerinde, jest ve mimik hareketlerinde, bedenin
duruşlarında mesaj yüklenir.
Bu nedenle eğer bir mesaj taşımıyorsa ağaç resimleri pek sanat eseri sayılmaz.
Elle yapılmış zanaat eseri sayılır. Sanat, kafa eseridir.
Leonardo da Vinci’nin (15. asır) “Mona Lisa” adlı resmi, “Son Akşam Yemeği” adlı
İsa ve taraftarlarıyla ilgili resim. Bu resimde İsa’nın takipçilerinin yüzlerindeki
şaşırma, korku, suçluluk gibi duyguları ve bu duyguların iç içeliğini yansıtmıştır.
Michelangelo’nun “Çıplak Davut” heykeli; Floransanın yurttaşlık ideallerinin ve
kahramanlığının simgesiydi. Davut; genç, kendine güvenen, güçlü bir figür olup
Floransa’nın tiranlara karşı direnmesini ifade eder.
Bu gibi eserler düşünme ürünü düşünsel mesaj içerdiklerinden değerli
olmuşlardır. Nitekim bu eserler, filozoflara felsefe yapabilme malzemesi
olabilmişlerdir.
Hat Sanatı
Yine bu nedenle “hat” yani yazı, düşünme ürünü mesaj içermediğinden sanat
eseri sayılmaz.
STEFAN ZWEIG (1881-1942)
Yahudi kökenli Avusturyalı romancı, düşünür ve yazardır.
Kitap: “Sanatta Yaratıcılığın Sırrı”adlı kitap, s. 31-57.
Dünyanın kuruluşundan beri, yaratıcılığın sırrı, sırların sırrı olarak kalmıştır.
Bunun için de bütün milletler ve dinler, yaratıcılık olayını Tanrı fikrine
bağlamışlardır. Çünkü ancak var olan bir şeyi anlıyor, olay olarak
kavrayabiliyoruz.
Bir insan ki, herhangi bir kişi şeklini almıştır; bir yatakta uyur, bir masada yemek
yer, benim ve senin gibi, hepimiz gibi giyinmiştir. Sokakta onun yanından
geçeriz; belki de okulda aynı sırada oturmuşuzdur. Dış görünüşü hiçbir bakımdan
bizden farklı değildir. Fakat işte birdenbire bu insan, hiç birimizin yapamadığı bir
şeyi yapmıştır. Hepimizin tabi olduğu kanunu yıkmıştır, zamanı yenmiştir. Çünkü
bizler ölür ve hiçbir iz bırakmadan gideriz, ama o kişiden bir şey kalmıştır.
Neden? Çünkü o, hiçten, bir şeyin, geçici olandan ebedinin doğduğu yaratıcılığın
tanrısal devrini geçirmiştir. Çünkü o kişi, dünyamızın en büyük sırrına,
yaratıcılığın sırrına ermiştir.
Bu kişi, yaratıcısı gibi, zamanı aşmak üzere Tanrı kuvvetini içinde taşıyan
insandır. İşte o kişi, bu yarattığı şeyle, tabiat kanunlarını yıkmış, geçiciliği yenen
bir cevher yaratmıştır.
Bu tek insan, bu mucizeyi nasıl meydana getirmiştir? Hem de milyonlarca insanın
arasında, özellikle ona bunu yaptıran gizli kuvvet nedir?
Her yerde bir sır sezmemiz, her yerde onu çözmek istememiz, ruhumuzun en iyi
tarafıdır. Sanatla hakiki bir münasebet arayan kimse, büyük sanat eserlerine