Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

Terim olarak fakirin, türlü tanımlar yapılmışsa da üzerinde ittifak edilen
görüş “temel ve zaruriihtiyaçlarını karşılayamayan kimse”
olduğudur. Bunlar da insanoğluna şu dünyada lazım olan yeme-içme,
giyinme ve barınma ihtiyaçlarıdır. İşte bunları kendi çabası ile
karşılayamayan kimseye fakir veya yoksul diyoruz. Kişi bunları
karşılayamayınca beli bükülüyor, “omurgası kırılıyor” ve dik duramaz
hale geliyor. Kur’an’da “alttakiler” içinde en çok kullanılan kavram budur.
Hemen hemen tüm zekat, infak, sadaka, karz, i’ta vb. vermeye yönelik
ayetlerde ilk sırada geçer.
Günümüzde “işsiz” kategorisine takâbül ettiği söylenebilir. Çünkü işsizin
yeme-içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayacak bir işi olmadığı
için geliri de yoktur. Bu durumda işsiz beli bükük, omurgası kırık kişi olur.
MESÂKİN: “Yoksullar” demektir. Kök olarak “sakin olan, susan,
duran, dinen şey” manasındadır. “Sukûn” hareketin durması, “seken”
ise mülkü olmadığı halde kira veya başka bir şekilde evde oturmak
demektir. “Meskûn mahal” veya “Mahalle sâkinleri” buradan gelir.
Fukarâ ile mesâkin arasında şöyle bir fark olduğu söylenebilir: Fukâra işsiz
olduğu için zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak gelirden yoksun olanlar,
mesâkin de işi olduğu halde geliri zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya
yetmeyenler, bu nedenle de geçim sıkıntısı çekenler demektir. Öyleki işi
olduğu, kira da olsa bir evde meskun bulunduğu için görenler onu hali
vakti yerinde birisi sanmaktadır. Halbuki geliri zaruri ihtiyaçlarını bile
karşılamaya yetmemekte, geçim sıkıntısı çekmekte ve bunu da sâkin
durarak, susarak kimselere söylememektedir. İşte mesâkin budur...
Bugün için dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi
için yapması gereken gıda harcamasının (açlık sınırı) mayıs ayında 826,19,
gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri
ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcamaların (yoksulluk sınırı) 2691,18
lira olduğunu düşünürsek, Türkiye’nin neredeyse 4/3’ü fukarâ ve mesâkin
oluyor. (bkz.http://adilmedya.com/haber.asp?id=2110)
BÂİS: “Şiddetli sıkıntı çeken” demektir. Şiddetli darlık, yokluk,
çaresizlik, açlık, savaş manalarına gelir. Fukarâ ve mesâkin’den daha
şiddetli yoksulluğu ifade eder. İbn Abbas’a göre Bâis, şiddetli yoksulluğu
yüzünden ve elbisesinden belli olan kimsedir. Çünkü fakirin fiziki
görünümü böyle değildir. Fakirin elbisesi temizdir ve yeterli gıda aldığı da
yüzünden belli olmaktadır (Razi). Bu durumda Bâisûn, şiddetli fakr-u
zaruret içinde olduklarından istemek zorunda bırakılan hatta yalvartılan
“yalınayaklıları” ifade eder. Kur’an’da “el-Bâise’l-Fakîr” şeklinde geçer.
(Hac; 22/28).
MUMLİG: “Fakir düşmekten korkan” demektir. Kur’an’da şöyle geçer:
“Yoksulluk korkusuyla (imlâg) çocuklarınızı öldürmeyin” (En’am; 6/151),
“Yoksulluk korkusuyla (imlâg) çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de
biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır” (İsra;
17/31).
Mumlig ile memluk arasında yakınlık olduğu anlaşılıyor. Memluk başkasına
köle olmuş kimse demektir. Kur’an’ın indiği dönemde Mekkeliler kız
çocuklarını diri diri toprağa gömmekteydi. Çünkü yoksulluk belasından
Mekkeli tefeci bezirgânlardan borç para almakta, daha sonra bunları

Free download pdf