anlatır. İçimizdeki değer yargılarının, korkuların, umutların, dünyaya
bakışın bir altüst oluşla değişmesi ve insan kişiliğinin yeniden kurulmasıdır.
Genellikle travmatik değişiklikler yaşadığımızda, ideolojik derin bilinç
patlamalarından ya da kuvvetli bir aşktan sonra kişiliğimizi yeniden
kurarız. Sosyolojik olarak da toplumsal alt üst oluşu, sosyal devrim
anlamındadır. Toplum bir halden başka bir hale geçerken önceki bütün
kokuşmuşluklarını kuvvetli bir altüst oluşla atar. Bazen okuduğumuz bir
kitap ya da bir şiir öyle bir ruh üfler ki insana içinde fırtınalar esmesine,
kasırgalar kopmasına neden olur. Bazen bir söz, bir bakış kişide kuvvetli
sarsıntılar meydana getirir. Aynı şekilde Hz. İsa’nın “Ben size Rabbinizden
ayet ile geldim. Size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yapıp içine
üfleyeceğim; Allah’ın izniyle hemen bir kuş olacak. Allah’ın izniyle anadan
doğma körü ve alacalıyı iyileştirip ölüleri dirilteceğim. Size evlerinizde
yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber vereceğim. Eğer imanınız varsa
anlarsanız ne dediğimi. (Al-i İmran, 49)” demesi de bunun gibidir.
Tamamı semboliktir. Çamurdan bir kuş demek, yerlerde sürünmekte olan
halk demektir. Yerlerde sürünen halka veya boyunduruk altında yaşayan
kişiliğini kaybetmiş kişiye öyle bir nefes üfleyeceğim ki o kişi psikolojik
olarak veya o toplum sosyolojik olarak ayağa kalkacak demektir.
Kendisine yepyeni bir kader çizecek ve özgürlüğe kuş gibi uçacak,
demektir. Ve ondan sonra o ölü toprağı serpilmiş halk dirilecek, gözleri
görmeye, kulakları duymaya başlayacak. Hakikaten Allah’ın dini kişilere bir
nefes gibi estiği zaman, topluma bir ruh olarak aşılandığı zaman gerek
kişiyi gerekse toplumu böyle yapar.
Cehalet ve Önyargı Putlarını Yıkmak
Hz. İbrahim’in eline baltayı alıp putları indirmesi ne demek? Bunu çok
düşünmüşümdür. Peygamberin aslında böyle bir şey yapmaması lazım.
Bu, cehalet ve önyargı putlarının yıkılmasıdır. Bazen anlatırsınız ama
karşınızdaki ısrarla anlamaz. Biri cahil, önyargılı ve inatçıysa o zaman
onun beynindeki cehalet putlarını teker teker yıkmak gerekir. Ebu Cehil
Peygamberimize soruyor, “Ben senin dinine geçersem bana ne var?” diye.
O sırada Hz. Peygamber’in yanında da eski azatlı kölesi Hz. Bilal’i
oturuyor. “O neye sahipse sen de ona sahip olacaksın.” diyor. O da o
zaman “Bu işi kılıç çözer.” diyor. Bedir’de de vuruşarak ölüyor. Bir yerde
baltaların çıktığı bir nokta vardır.
Hz. İbrahim’in ateşe atılması da mitolojiye dönüşmüştür. Hz.
İbrahim ateşe atılmamıştır. Atılmak istenmiştir. Oda bulunduğu yeri terk
ederek tıpkı Hz. Peygamber gibi hicret etmiştir. Onlar da aramış,
bulamamışlardır. Yaktıkları ateş de sönmüştür. Kur’an bunu, “Ey Ateş!
Serin ol dedik, selam olsun İbrahim’e. (Enbiyâ, 69)” diye anlatır. Bu kıssa
mitolojileştirilerek, bire bin katılarak, menkıbeleştirilerek Urfa’da Balıklı
Göl’e dönüşmüştür. Balıklı Göl Derneği, Halil İbrahim Derneği gibi
dernekler ortaya çıktı. Turistik bir malzemeye dönüştü. Bu dernekler beni
kıssayı böyle anlatıp turizme engel oluyorum diye mahkemeye verdiler.
Ashab-ı Kehf