Örneğin şehrin arka sokaklarında kızlar diri diri gömülüyordur. Buna mani
olmak için “Bu çocuklar hangi suçundan dolayı öldürüldü” diye ayet
gelir. Gelen ayet tamamen praxis (pratik, sokağa dönük, amelî) bir çabayı
öngörmektedir. Fakat üfürükçü bezirgân bunu bırakıp suya batırıp
çıkararak okunmuş ayet yapar, onunla güya hastalara şifa dağıtır, ‘kim
bunu günde yüz defa okursa cennete girer’ der, ölülerin arkasından okur,
en güzel hatlarla yazıp duvarlara asar, ezber komasına girer, sayı değerini
hesaplar, şifre arar vs... Bu yaptıklarından dolayı da meslek ve menfaat
temin eder. Öbür taraftan da şehrin arka sokaklarında kızlar diri diri
gömülmeye devam eder. Üfürükçü bezirgânın aklına bunlara mani olmak,
bunun için meydana atılmak, mücadele etmek hiç gelmez.
İşte günümüzün üfürükçü bezirgânları da bunlardır.
Bunlar, Hz. Süleyman’dan beri, üç bin yıldır Allah’ın ayetlerini böyle böyle
üfürükçülük malzemesi yapanlardır.
Bunlar, inen ayetlerin gereğini yapmayı bırakıp medyumluk, cincilik,
falcılık, kehanet, cin kovma, muskacılık, gizemcilik, felsefî spekülosyan,
kelamî muğalata, mistik hezeyan, bilimsel buluşları onaylatma malzemesi
olarak kullananlardır.
Bunlar, anlaşılmaması için Kur’an’ın etrafında gürültü koparanlardır.
Oysa Kur’an Peygamber Süleyman’ı kişisel zenginlik sembolü değil; görevli
olduğu kamusal zenginlikleri dağıtma (hayr) ve paylaştırma sembolü
olarak vazediyor. “Ben yalnızca bölüştürücüyüm” (Buhari; Humus, 7)
diyen Hz. Peygamber’in örneği olarak anlatıyor. Her tür büyücülüğü, bu
arada para, borsa, üç kağıt vs. büyücülüğünü ve üfürükçülüğünü
Süleyman üzerinden kesin bir dille reddediyor.
İşaret edilen yöne gitmeyi bırakıp işaret parmağı ile uğraşıp durmayı, keza
anlaşılmaması için Kur’an’ın etrafında gürültü/yaygara koparıp durma
anlamına gelecek atıl/boş çabaları mahkum ediyor...
“Süleyman’ın mülkü” hakkındaki gerçekler işte bundan ibarettir.
“Şeytanca telkinlere” itibar etmeyiniz.
O gün Süleyman’ın mülkü hakkında böylesi şeytanca telkinlere uyanlara
“Yahudi” deniyordu.
Peki, ya bugün?