İkinci Neden; Aşırı Uzatmak
Kuran’ın okunuş biçimini düzenleyen Tecvid ilmine göre “Allah” lafzındaki “a”
harfi ancak bu harf belli olacak şekilde bir elif miktarı kadar uzatılabilir. Fakat
şimdi okunan ezanda “a” harfi bu miktarın yüz misli uzatılmaktadır ki bu,
haramdır.
Buna bağlı olarak aşırı uzatma dil felsefesi açısından şöyle yanlıştır: Bir harfin ya
da hece yapısının bozulması nedeniyle kelimenin anlamının yok edilmesidir.
Şimdiki ezanın okunuş biçiminde “Allah” lafzı, “Al” ve “Ah” şeklinde iki heceye
bölünmekte, “Al” hecesi” atılmakta ve “Ah” hecesiyle “aaah” çeker gibi
uzatılmaktadır. Ezan ve sala adı altında ortalığı bir “aaaa” bağırışı kaplamaktadır.
Bu “aaaa” bağırışından başka hiçbir kelime duyulmamaktadır.
Neticede “Allah” lafzı öldürülmektedir. Allah lafzının öldürülmesi haramdır. Bu
tavır, filozof Nietzche’nin tanrıyı felsefi öldürmesinden daha vahim bir durum
olarak, dinadamları tarafından “Allah”ın lafzen öldürülmesidir.
Üçüncü Neden; Nağme ve Müzik
Allah lafzını güfte ve beste yani müzik malzemesi yapmak haramdır. Hz.
Peygamber döneminde ne Kuran ne de ezan nağme ile okunduğuna dair bir kayıt
yoktur. Onları söylev, nutuk ve söylem üslubuyla okumuş ve okutmuştur.
Dördüncü Neden; Kul Hakkı Yemek
Namazla yükümlü olmayan Müslümanları ve ezanı dinlemek istemeyenleri,
özellikle uykuda iken, bugünkü okunuş biçimiyle ezan okumakla rahatsız ederek
kul hakkı yemek nedeniyle haramdır. Dinlememe özgürlüğünü ihlal gibi temel
insan haklarını çiğnemesinden dolayı demokratik hukuka göre de suçtur.
“Hırsız bile utangaç davranır uykuya karşı; hep sessizce çalar gecenin içinde.
Ama utanmaz gece bekçisi, edepsizce çalar düdüğünü.” Zerdüşt (MÖ. 2000)
Türkiye’de 18 milyon öğrenci bulunmaktadır. On dakika süren bir tek ezandaki
bağırma nedeniyle 180 milyon dakika eğitim yapılamamaktadır. Buna bir tane
sala eklendiğinde bu miktar 360 milyon dakikaya çıkmaktadır. Bu kadar kul hakkı
yemek ne sonuç üretiyor?
Türkiye’de okunuş biçiminin, ezanın, dini amaçtan başka her türlü amaç için
okunduğunu dışavurmaktadır. Çoğunluğu ilgili bilim alanlarınca izahı yapılabilecek
bu amaçların bir tanesinin izahını felsefe yapmaktadır.
Ezan ve Sosyal Kimlik
Türkiye, ezanı toplumun sosyal kimliği ve ideolojisi yapmış durumdadır. Halbuki
kişisel ve sosyal kimlik ve ideoloji, özgün felsefi ürünlerle oluşturulur.
Başkalarının ürünleriyle kimlik yapılamaz. Din de, Tanrı dahi olsa, başkasının
ürünüdür, kişilerin ve Türk toplumunun ürünü değildir. Bu nedenle ezanı kimlik
yapmak hem gerçekçi hem de sürdürülebilir değildir. Türk toplumu kimlik
üretebilmesi için öncelikle felsefe ve fikir üretebilen düşünürler sonra da onlar
tarafından özgün kimlik üretmek zorundadır. Başkalarının fikirleriyle üretilen