Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

çağımızın güncel bilimsel bilgileri okutulmasına rağmen Türkiye akademiyası,
insanlığı, binlerce yıl gerisinden takip etmektedir. Akademik işportacılık
yapmaktadır.


“Bizim apolojetikler, patristiklerin aksine, hem felsefe bilmiyorlar hem
de İslam’ı kendi avam tabakasına satarak sömürgeci işportacılık
yapıyorlar.”


Türkiye bugün fizik profesöründen felsefe profesörüne kadar, İslam işportacılığı
yapan akademisyenlere sahiptir. Bir fizik veya kimya profesörü bir tane icat
yapamamasını, bin yıl önce yaşamış ve bazı bilimsel çalışmalar yapmış Müslüman
bilim adamlarıyla tatmin arıyor.


Çağdaş fikir ve bilgi üretemeyen topluma, bu gibi mitoslarla Kuran’ın çağımıza
hitap ettiğini satarak, çağımızın çizgisi karşısında duyduğu aşağılık kompleksine
karşı tatmin arayışını istismar edip sömürmektedirler. Farz edelim ki Kuran,
bugüne hitap ediyor, entelektüel piyasada bundan bize pay ve değer çıkmaz. Biz
ancak kendi ürettiklerimizle pay sahibi olabiliriz. İnanmak gibi basit bir işlemle
Kuran bizim ürünümüz olmuyor. O, kimin ürünüyse değeri ona yazılır, ona
inananlara değil. Çağdaş piyasada değer yapan ürünler üretmek zorunda olan bu
ülkenin kafa katmanı, bu görevini ihmali, böyle sahte ve hırsızca yollarla telafi
edemez. Profesör olup çağdaş ürünler üretmesi için kendisine elli yıl masraf
yapan bu ülke, bu görevini yapmayanlardan hesap sormalıdır. Halk, bu kişilerin,
kendi halkına sanal uyuşturma tatmini sağlamasına kanmamalıdır.


Herkes görevini yapmalıdır. Fizik profesörü fiziksel icatlar, felsefe profesörü ise
eserlerini okuduğumuz çağdaş filozoflar gibi felsefi eserler vermek zorundadır.
Neden kendi filozoflarımızı değil de, başka milletlerin filozoflarını okumak zorunda
kalıyoruz?


“Anlayış, algılama gücü ve akıl, bilge kişilerde toplanır. Bilge kişiler
yoksa devlet de yoktur.” Cicero


Kolay yol olan, başkalarının icatlarının nakliyeciliğiyle işportacılığını yaparak kendi
halkını sömüren akademik oral işportacılık mutlaka önlenmelidir.
Akademisyenlerin kendi alanlarında insanlık entelektüel piyasasında değer bulan,
zor olan düşünme işlemiyle üretilen kuram ya da kavram icat etmeleri mutlaka
sağlanmalıdır.


Hıristiyanlığın apolojetikleri, saf teolojik ve ihlasla dinlerini insanlığın kafa
katmanına karşı kafasal felsefi fikir ürünleriyle savunuyorlardı. İslam’ın
apolojetistleri ise, insanlığın kafa katmanına hitap edebilecek akıl çapına sahip
değillerdir. Kendileri ne bir bilimsel bilgi ne de felsefi fikir icat edebilen bir akıl
çapına sahipler. Ne felsefeyi ne de bilimsel bilgileri biliyorlar. Herhangi bir
metodoloji de uygulayamıyorlar. Sistemli metottan yoksun, avam düzeyinde
serbest güreş yapıyorlar. Böylece ne teolojiye ne de bilime katkı sağlıyorlar.


“Ülkemizde avam düzeyi, alime egemendir.”


Bu nedenle uluslar arası entelektüel piyasada değeri olan fikirlerle İslam’ı
savunamıyorlar. Sadece kendi ülkelerinin avam tabakasına, Marx’ın, “din
afyondur” tespitini uygulayarak duygusal tatmin sağlayarak onları sömürüyorlar.

Free download pdf