keskin olanıydı. Onun meydan okumasının en göze batan tarafı sosyolojik
araştırmanın ilahiyatçıya, kendisinin çağdaş toplumda bir azınlık statüsü işgal
ettiğine ve bu statüye mensup olduğuna dair bir duygu vermesidir. Yani dünya
görüşleri, içinde bulundukları toplumun genel olarak kabul ettiği görüşlerden
alabildiğine farklılık arzeden bir topluluk. Başka bir deyişle bu, içinde bulunduğu
toplumun kabul ettiği bilgiden aykırı bir “bilgi” kümesi etrafında oluşan bir
topluluktur.
ÇAĞIMIZ ve DİN
Çağımız ve Batı
Çağdaş paradigmalar, Batı’nın ürünü değildir. Hasbelkader Batı’da yaşayan
düşünürlerinin ürünüdür. Yani insanlığın ürünüdür. Çağdaşlığı, Batı toplumu
üretmedi, yani onun kültürü değildi. Çağdaşlık, Batı için de yeni ve yabancı bir
şeydi. Nitekim asırlar boyunca, bu yabancı fikirleri üreten düşünürleri öldürdüler.
Fakat daha sonra çağdaşlık, egemenliğini kurunca, Batı toplumu da asırlar süren
bir kültürel çalışma (kulturarbeit) aracılığıyla ona ayak uydurdu ve sonunda
onunla oluştu. Çağdaş din anlayışı da Batı’nın değil, insanlığın bugün ulaştığı
aklının ürünüdür.
Çağımız, Dinin Ürünü Değildir
Çağımız, dinin ürünü değildir. Hatta dinden tamamen farklı felsefe ve bilimin
ürünüdür. Bu nedenle dine tamamen yabancı bir dünyada dinin, varlığını
sürdürmesi imkansız görünüyor. Bu durum tıpkı, çağımız öncesi devirlerdeki dinin
egemen dünyasında felsefe ve bilimin yabancı görülüp yaşatılmak istenmemesi
gibidir. Bugün bile hala eskinin din dünyasında kalmış insanların felsefe ve bilime
hayat hakkı tanımaması gibidir.
Dinde Anakronizm
Anakronizm; geçmişi yaşamaktır. Hiçbir alanda kabul edilmeyen anakronizm
dinde de kabul görmüyor. Binlerce yıl öncesinin akıl çapına göre belirlenen din
anlayışı çağımızda uygulanamıyor. Mehmet Akif ‘in, “Asrın idrakine söyletmek
İslam’ı” işte bunu kastediyor.
İnsanın, Dini Tanıması
Bilimsel ve toplumsal gelişmeyle birlikte eskiden belirlenen din anlayışının her
toplumdan yavaş yavaş kaybolması normaldir. İnsanlık, bilim ve felsefenin
gelişmesi sayesinde tanrıyı daha çok, ama eski dini tümden tanıdı. Ondaki
açıkların farkına vardı ve oralardan dinin içine nüfuz edip onu aştı.
Hegel: “Biz modernlerde, sanat ve din artık mutlak saygı uyandırmıyor. Din ve
sanatı takdir edebiliriz ama önlerinde diz çökmeyiz, kalbimiz aslında onlar için
çarpmaz. Bu saygıyı sadece bilim yani kavramsal bilgi hak eder.”
Bilim ve Dinin Yer Değiştirmesi
Zizek: “Çağımızda bilim ve din yer değiştirmiştir. Bugün bilim, bir zamanlar dinin
sağladığı güvenliği sağlamaktadır. Bilimin işlevi; kesinlik sunmak, insanın
yaslanabileceği bir referans noktası sağlamak ve ümit vermektir. Din artık
günümüz toplumuna dair eleştirel şüphelerin geliştirilebileceği olası alanlardan
biri haline geldi. Kiliseler birer şüphe tapınağı haline gelmiştir. Direniş
alanlarından birine dönüştü.”