Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

cüzdanı kimlikleriyle avunup durmayı bırakın. İman, ahlâk, adalet,
doğruluk, dürüstlük gibi değerleri yaşamaya, ete kemiğe büründürmeye
bakın, evrensel kurtuluşun yolu budur!


Fazla dağıtmadan konuya dönelim...
Kızıldeniz’in yarılması olayını Meal-Tefsir’de şöyle açıklamışız;
“Deniz yarılmasının, bugün bu denizin Süveyş kanalı olarak bilinen
kuzeybatı ucunda gerçekleştiği anlaşılıyor. Olayın yaşandığı çağlarda
burası şimdiki kadar derin değildi ve bazı bakımlardan Kuzey Denizi’nin
ana kıtayla Frisian adaları arasında kalan sığ bölümü gibiydi. Denizin geri
çekilmesi (cezir) hallerinde bu gibi yerlerde sığ bölgeler çıplak kalmakta ve
geçici olarak geçilebilir hale gelmekte, bu durumdayken deniz kapanması
(med) ile sulara gömülmekteydi. Olayın böylesi bir anda yaşandığı
anlaşılıyor. Nitekim olaylar yazılı metinlerde anlatıldığı gibi bir anda olup
bitmiyor, günlerce sürebiliyordu. Keza Tevrat’ta olay “ Ve Rab bütün gece
kuvvetli şark yeli ile denizi geri çevirdi ve denizi karaya çevirdi ve sular
yarıldı”(Çıkış; 14/1–31) şeklinde anlatılır. Şu halde olayda Allah’ın ayeti
(mucizesi) Musa’nın asası ile denizi yarıp karşıya geçmesi değil; med-cezir
olayı ile yarılıp açılmış olan deniz ve ortasında görünen toprak yoldan
Musa’nın asası ile orayı işaret ederek karşıya geçilmesidir. Yani Musa ve
taraftarları zaman zaman meydana gelen ve bilinen bir tabiat olayından
(med-cezir) yararlanmışlardır. Firavun’un da içlerinde olduğu bir çoğu da
orada boğulmuştur. Çünkü eğer hepsi boğulsaydı Firavunluk yıkılır, Musa
da geri dönerdi. Oysa bu olaydan sonra Firavunluk daha yüzlerce yıl
devam etti... Burada Kuran’ın “varlığın diliyle konuşan” uslubunu
görüyoruz. Bu usluba göre ilahi fiiller doğa olaylarının dışından gelmez;
doğal olanın bizzat kendisi odur zaten. Dahası bu tür olaylar halen olmaya
devam etmektedir...” (bkz.Yaşayan Kur’an, Taha; 20/78 tefsiri).


Bu tefsiri yukarıdaki Güney Kore Jindo adasındaki olayla karşılaştırınız.
Fotoğraflara iyice bakınız. Taha suresinde anlatılan olayların “yaşayan
tefsirini” göreceksiniz.
Hz. Musa’nın yarılan denizden karşıya geçmesi de işte böyleydi!
Kur’an’ın verili tarih, yaşayan hayat ve canlı tabiat ile tefsiri dediğimiz şey
işte budur!
Güney Korelilerin olayı mitleştirdikleri gibi Yahudiler de anlattığımız
sebeplerle aynen öyle mitleştirdiler ve Tevrat’a o mitleşmiş haliyle aldılar.
Bizim Müslümanlar da oradaki mitleşmiş halini iktibas edip duruyorlar.
Yeryüzünde dolaşıp yaşayan hayata, canlı tabiata bakma ve araştırma
zahmetine katlanmıyorlar. Böyle olunca da okudukları Kur’an bir “ölü
metin” haline geliyor.
“Yaşayan Kur’an” ile ne demek istediğimi anlatabilmek için döktüğüm onca
dilden sonra sanırım artık susma makamındayım.
Her an bir iş ve oluşta olan, dün olduğu gibi bugün de enfüsteki ve
afâktaki “yaşayan ayetlerini” hiç durmadan gösteren Allah’a hamdolsun!

Free download pdf