ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN

(ŞİİR PARKI) #1

(telami- zei na mevsim) inden oluyor.


Hâmid, adım daima hürmetle yad ettiği hocasının verdiği
klâsik derslerden daha çok onun dersi arasında okuduğu
şiirlerden zevk ve lezzet aldığını söyler. Hâmid, sünnet
oluyor ve on yaşında iken ağabeyi Nasuhi Bey ve Hoca
Tahsin Efendi ile beraber Paris seyahatleri takarür ediyor.
Deniz yolunda dehşetli bir fırtınaya tutuluyor. Hâmid, gökle
deniz, bu iki sonsuzluk arasında İstanbul’da bıraktığı
sevgililerini düşünmekte... Hatıratında diyor ki:


«Bulutların, dalgaların arasında onların hayallerini görüyor,
uçan martılardan hal ve hatırlarını sormak istiyordum.
Gözlerimden yaş gelmiyor, fakat düşüncem ağlıyordu ve
galiba kendimde farkına varmıyarak şairliğe hazırlanı-
yordum.»


Roma’ya uğruyorlar, bir ay kadar kalıyorlar ve Hâmid
oradan pek hasretli ayrılıyor. Nihayet Paris’e geliyor ve
(Ecole Nationale) e yatılı talebe yazdırılyor. Bu başıboş
çocuk, mektebin askerî inzibatına tahammül edemiyor,
gece talebeliğini sevmiyor, hattâ bir iki defa kendini
pencereden atmaya kalkarak bu sıkı ve kayıtlı kuyutlu
yaşayıştan ölümle kurtulmak istiyor. Talebeliğini nihariye
çeviriyorlar. Bu defa da yatı talebeliğini arıyor. Büyük bir
ruh taşımak, çocukluğunda bile ne güç!...


Hâmid, Paris’te mücerret bir halde, basit bir çocuk gibi
yaşamadı. İstanbul’da olduğu gibi orada da en yüksek
mahfeller ve şahsiyetlerle temas etti. Sefir Paşa her pazar
onu alır, gezdirirdi. Ağabeği onu en lüks lokantalara, en
güzel okullara götürürdü. Babası Paris’e vazife ile geldiği
zaman temas sahası büsbütün genişledi. Muhtelif
vesilelerle akranı olan, olmayan erkek, kadın, büyük ve
küçükler arasında bulunuyordu. Omnibüsde göz aşinalığı
hasıl olan mini mini bir yaşıtıyla sonraları sırdaş bile

Free download pdf