Şan ve şefkaler ile dik tutar boylarını,
Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.
(Divan-ı Hikmet: 18/103).
Suretlerin ötesindeki anlamı kavramak için de hikmete ve
muhkem düşüncelere ihtiyacımız var.
c. İnsan, Mana ve Özgürlük
Yesevî düşüncesinde varlık, ontolojik açıdan ilahi âlem-
lerden ve bu âlemler de ahlaki nitelikteki makamlar ve
tabakalardan oluşan perdeler halinde tasavvur edil-
mektedir. İnsanın olgunlaşması sürecindeki elde ettiği
ahlaki makamlar ilâhî âlemlerin tabakalarıyla uyum
içerisindedir. Burada, Yesevî düşüncesindeki “kâmil insan”
öğretisinin tasavvufi ontolojiyle iç içe olduğu görülmektedir.
Bu ontolojide âlemler, insan ve Allah’ı ayıran ve insanın
misaktaki Rabbiyle ittisal hali arasındaki perdeler veya
engeller olarak algılanmaktadır. Bu ontolojik ve psikolojik
perdeler ölüm gerçeğiyle ortadan kalkmakta ve insan
Rabbine dönmekte ve Hakk’a kavuşmaktadır. Ölüm gerçeği,
insanın yaratılış amacı ve ilahi kanunun vaz ettiği zorun-
luluktur (Kenjatay 2003: 131). İnsan hakikati bilmek için
ilk önce fıtratındaki ilahi nefhanın manasını kavraması
gerekmektedir. İnsanın kendindeki manayı kavraması
hakikati bilmenin şartı ve başlangıcıdır. Yesevî’nin,
Adem oğlunda zerre kadar mana olmasa
Sen onu adam görüp adam deme
Duymasa mana sırrından adam değildir
Sen onun suretini görüp mahrem deme.
(Divan-ı Hikmet: 132/278).
dediği şey, bahsettiğimiz hakikati ifade etmektedir.
Eşyanın hakikatini ve anlamını sorgulama eylemi insan
58