Halide Edib'in "halk uleması” diye andığı dervişler olmuştur.
Mütevazı söyleyişlerinin ardında en çarpıcı ve müthiş
gerçekler gizlidir. İslâmiyet böylece bir sevgi dini olarak
yorumlanmış, Tanrı'ya dua edilir, şükredilirken hep onun
"Cemal” cephesine müracaat edilmiş, "güzel Allahım”
denmiştir.
Asırlar sonra Yunuş gibi içi iyilik, dili güzellik dolu Cahit
Sıtkı, "Türkçenin ses vekâleti bizim uhdemizdedir” diyerek
herkesin mutlu olduğu bir ülke istemiştir:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun,
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Fuad Köprülü'nün incelemeleri, Ziya Gökalp'ın Yunus tesiri
açıkça görülen şiirleri ve benimsediği, dünyaya hâkim
olmasını dilediği sevgi ahlâkı, millî edebiyat mensuplarına
da derinden tesir etmiştir. Yakup Kadri'nin mistik ruhu da
Millî Mücadele yıllarında Yunus'un Moğol istilâsından
duyduğu ıstırabı dile getirdiği topraklarda bu defa da Yunan
zulmünü görünce isyan eder ve Yunus'un ruhundan imdat
ister:
"Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey gamlı
ülke!.. Seni sevip senin sessiz hâilen içinde gömülüp