“Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve
kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. İcat ettikleri
ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak
için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de
içlerinden iman edenlere ücretlerini verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık
kimselerdir.” (Hadid, 27.) Dinadamlığı sınıfını kaldırmasının bir diğer nedeni,
dinadamlarının dini, kişisel çıkarlarına alet ederek halkı sömürmeleridir: “Ey iman
edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla
yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek
onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.” (Tevbe, 34.)
“Kuran, Tanrı aracılığının her çeşidini yasaklamıştır. Bu nedenle hiçbir
İslam alimi ve düşünürü şeyh olmamıştır. Cahiller şeyh olmuştur.”
SONUÇ
Teolojik analiz de şeyhlik zihniyetinin egemen olduğu toplumlarda demokrasinin
olamayacağını tespit eder. Şeyhlik ve imamlığın çağımızın demokrasi sistemiyle
çatışması; birincisinin ilkel monarşi, ikincisinin modern poliarşi sistemi
olmasından kaynaklanır. Poliarşi sisteminin egemen olduğu bir çağda monarşi
sistemiyle ibadet yapmak sürdürülebilir değildir. Şimdiki ibadet yapma sistemi,
insanları monarşi ile poliarşi arasında çatışan karakterler yapmaktadır. İbadetler,
Kuran’ın bin beş yüz yıl önce geçmek istediği bireysellik sistemiyle ifa edilmelidir.
Aksi takdirde demokrasi uygulanamayacaktır.
Şeyh, Tunç çağının mitolojik fikir ve bilgi malzemelerini ve kültürünü din adı
altında insanlara empoze eder. Böylece dini, geride bırakarak yozlaştırıp
mistisizmin duygusal tahrifine uğratır. Şeyhlik, Kuran’ın yıkmak istediği
Hıristiyanlıktaki dinadamlığı, ruhbanlık ve evliyalık gibi Tanrısal aracılığın İslam’a
taşınması ve İslam’ın Hıristiyanlaştırılmasıdır.
Tanrısal aracılık ve din görevlisi arkasında ibadet, monarşinin egemen olduğu
devirlerin icadıdır. O devirlerde demokrasi bulunmadığından insanlar yöneticilerini
seçmek amacıyla birey olarak kendi başına oy kullanmazlardı. Fakat demokrasi,
insanların bireysel iradeleriyle karar verip tek tek oy kullanmalarını gerektiriyor.
İmam ve şeyhliğin olduğu yerlerde insanlar, ibadetlerini imamın arkasında toplu
yaptıkları gibi, tek tek değil, imamın ya da şeyhin iradesiyle toplu oy kullanırlar.
“Tanrısal aracılık olan ruhbanlık ve şeyhlikle demokrasi bir arada
gitmez.”
Popüler Aydınlanma
Demokrasi, demokrasi hakkında popüler aydınlanmanın gerçekleşmesi ile
uygulanabilir ve toplum üyelerinin hepsinin birey olmasını gerektirir. Oylar, grup
halinde değil, tek kişilik kabinlerde bu nedenle kullanılır. Birey olma, Tanrı’ya
kişisel ibadet yapmakla başlar. Kendi başına değil de şeyh gibi aracılarla
Tanrısıyla ibadet yapmaya alıştırılmış insanlar birey olamazlar. Birey olmaları,
Tanrılarıyla kendi başlarına görüşmeye alıştırılarak sağlanır.
Dini, ruhban ve şeyh katmanıyla algılamak, pratisyen ve teknisyen düzeyiyle
algılamaktır. Bu düzey, dinin pratik, esnaf ve işporta düzeyidir. Dinin anlamını ve
ondan beklenen sonuçları vermez. Halbuki din, “anlam” olduğundan ancak teoloji
teorisyenleri tarafından gerçek anlamıyla anlaşılabilir ve ondan beklenen sonuçlar
alınabilir.
Ruhbanlı din, siyasetin hoşuna gider. Ama demokrasiye uyumsuz insan yetiştirir.
Gerçi demokrasinin uygulanamaması da siyasetçilerin hoşuna gider. Fakat
demokrasinin uygulanamaması, halkın aleyhine sonuçlar doğurur.