Apolojetikler, Platon’u esas almıştır. Zira Platon o zamana kadar felsefi mistik
malzeme üreten en büyük filozoftu. Onlar Platon’un yanı sıra, Aristoteles ve Stoa
okulundan da yararlanmıştır. İslam apolojetizmine de büyük katkı yapmıştır.
Dinlerin problemi; varlığı gerçek olmayan izahlarla izah etmek olmalarıdır. Bu
nedenle varlığını sürdürebilmek için gerçeğe karşı yine gerçeğin mistik fikirleriyle
kendisini hep savunmak zorunda kalmışlardır. Dinlere bu mistik malzemeyi en
felsefi olarak Platon sağlamıştır. Dinler, aslında gerçeğin gerçek olmayan boyutu
olmalarına rağmen, kendilerinin gerçekle uyumlu hatta gerçekle aynı olduklarını
hep savunmuşlardır. Tabi ki bu savunma sonucunda dinler gerçeğe evriletilerek
aslında içerik olarak yok olmuşlar sadece isimde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Apolojetistlerin Yaptığı
Türkiye’nin apolojetistlerinin yaptıkları işi anlamak için iki antik Hristiyan
apolojestlerini örnek verebiliriz. Bunlardan biri Aziz Justin (MS. 100-164), diğeri
Tatianus (MS. 130-176)’tur. Bu kişiler; felsefenin ortaya çıkışından sonra
yaşadıklarından, öncelikle dinin felsefeye ihtiyacını fark etmişlerdir. Çünkü
felsefesinin doğuşundan sonra akılları rasyonel olmayan söylemlerle ikna etmek
imkansızlaşmıştır. Bu kişiler, her şeyden önce var olan felsefeyi çok iyi
öğrenmişler ve felsefe yapabiliyorlardı.
Apolojetistler, Hristiyanlığı şöyle savunuyorlardı: Hıristiyanlık tüm diğer öğretilere
kıyasla, eski ve üstündür. Yunan filozof ve bilim adamlarının fikir ve bilgi kaynağı,
İncil’in temeli olan İbrani Kutsal Kitabı’dır. Yunanlı filozofların bilgeliklerini,
İbraniler’den almışlardır. Yunanlılar tüm bildiklerini bunlardan öğrenmiş olup,
bilimleri, hele felsefeyi geliştirip yetkinleştirecek yerde, bozmuş, yanlış
kullanmışlardır. Bu nedenle Yunanlıların bilim, felsefe ve sanatları kendilerinin
bulmuş ya da kurmuş oldukları şeklindeki iddiaları temelsiz bir iddiadır. Felsefeyi
Yunanlılar bulmamış, o tanrı’nın insana sunduğu, onu tanrı yoluna sokan, en
değerli armağandır. Hıristiyan apolojistler, felsefeye yönelik eleştirilerine karşın,
teolojinin ve düşünmenin gelişimine katkı yapmışlardır.
Kur’an Apolojetistliği
Günümüz Kur’an apolojistliği, Kuran’daki bilgilerin doğruluğunun Kıyamete kadar
süreceğini iddia eder. Bu bilgilerin doğru olduğunu, bilim adamlarının bilimsel
bilgileri ile savunur. Halbuki Kuran’daki bilgilerin çoğunun, gerçek dışı olduğu
bilim tarafından ispat edilmiştir. Müslüman bilim adamları, bilimin bulgularından
hiçbirini kendileri bulamadıkları için, aşağılık kompleksini telafi etmek amacıyla,
Kuran’daki bilgilerin doğru olmalarını isterler. Böylece Kuran’a inanmış olmaktan
dolayı kendilerine pay çıkarırlar. Bu kişiler, Kuran’ın karakterini tanımıyorlar.
Çünkü Kuran’ın bir böyle doğruluk iddiası yoktur.
KURAN’IN KARAKTERİNİ TANIMAK
Kuran, Kendisinin gerçek bilimsel bilgi getirdiği iddiası yoktur. Bu nedenle geldiği
dönemde bilinen bilgileri kullanmıştır. Kendisinden sonra bilinecek bilgileri de
içermez. Kuran’ın bu bilgileri kullanmadaki amacı önemlidir. İşte bu amacı tespit
edebilmek için onu bütüncül olarak bilimsel ve felsefi bilgi ve metotlarla inceleyip
onun karakterini bilmek gerekir. Kuran, bu metotla incelenmelidir. Yoksa birkaç
ayet alarak parçasal okuma ile Kuran anlaşılmaz.
Kuran’ın linguistik sintaksına göre, ayetlerin sonlarındaki sonuçlar önemlidir. Bu
sonuçlara mesnet yaptığı önerme mahiyetindeki bilgiler önemli değildir. Onun