İnanç
Dinsel ahlak, her davranışa din açısından bakar ve onu din aracılığıyla tanımaya
çalışır. Dinin ahlakında herhangi bir etik düşünce yoktur. İnanç, kendine göre en
üstün varlıktır ve ona sahip olan en üstündür. Dolayısıyla ahlaklılık, ya da
kurtuluş, dini görevleri yerine getirmeye ya da ahlaklı davranmaya değil,
inanmaya dayalıdır. Tüm ahlaklılık inanca bağlıdır. İnanç her şeyi affeder, çünkü
insandaki tek öznel iyilik odur. Dinde en büyük emir, “inan!”dır.
İnançla etik arasında doğal ve kalıcı bir bağ yoktur. Tam tersine inancın
doğasında etiğe ters düşmek yatar. Çünkü inançlı olmayan kişiye kötü ve şiddetli
davranmak görevi vardır.
Duygulara Hitap Etmek
Dinsel ahlak, insan eti ve kemiğine, kimyasına, hormonlarına dayalı bir ahlaktır.
Baskı uygulamak için kişilerin duygularına hitap eder. Duygulara hitap etmek
demek, insanın doğal yapısına hitap etmek demektir. Kişileri etkilemede ceza ve
ödül unsurlarını kullanır. Ceza ve ödül unsurları, insanda doğuştan var olan
kazanmak ve kaybetmek duygularını etkiler. Duygulara hitap ederek anlatım,
insanın çocukluk evresinin eğitim sistemidir. Gerçi bu sistem çocuklara da
uygulanmıyor artık. Şimdi yedi yaşındaki çocuğa ahlak anlatma sistemini
yetişkinlere de anlatmak yanlıştır.
Dinsel ahlak, kazanç ve kayıptan oluşan duygusal düşünmeyi öğretir. İnsanı
çıkarına dayalı kestirmeci ve haksız kazanççı yapar. Düşünerek hareket etme
yetisinin gelişmesine engel olur. Düşünlerle değil, duygularla hareket eden
özneler yetiştirir.
Çıkarcıdır
Dinsel ahlak çıkarcıdır ve kişiyi çıkarcı yapar. Bu nedenle tek boyutlu doğal
düşünerek hareket eder. Çıkarına aykırı olacak insani değerlerle düşünerek
davranış göstermez. Bu nedenle trenin altında kalır, trafikte yol çalar, çarpar.
Sahte yiyecek satar. Yolsuzluk yapar.
Yapılacak iyiliğin karşılığını mutlaka Tanrı vereceği düşüncesiyle, Tanrının ücret
ödemeyeceği iyiliği yapmaz. “Tanrı razı olsun” cümlesi nedeniyle iyilik yapmak,
iyilik yapılan kişinin kişiliğini yok saymaktır. Onun kişiliğinden dolayı değil,
Tanrının kişiliğinden dolayı ona iyilik yapılmış oluyor.
Mesela “Bu benim sadakam olsun” düşüncesiyle bir hayvana bir yiyecek
verildiğinde, hayvanın kişiliği nedeniyle değil, Tanrının vereceği bir ücret
nedeniyle yem verilmiş olacaktır. Bu durumlar, kişiyi menfaatçi yapmaktadır.
Dinlerin Ahlakı Dışsaldır ve Tanrıya Göre İyilik
Dinlerin ahlakı Tanrı faktörüne dayalı dışsaldır. “İyilik” ve “kötülük” kavramları,
Tanrı istediği için ve istediği şekilde belirlenir. Tanrı istediği için ahlaklı olunur.
Tanrılar, iyi ahlaki hasletleri, kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda uygulanır.
İyilik kendi istedikleri kişilere yapılır, istemediği kişilere yapılmaz, böylece
ayrımcıdır. Çağımız ahlak anlayışında ise insanlar arasında ayrım yapmaksızın
ahlaki değerler herkese aynı şekilde uygulanmalıdır.
Davranışçılık