yönelik her türlü saldırı, tecavüz ve hak ihlali ile mücadele etmelidir, yani
zulümle savaşmalıdır...
“Sonra yine başka bir amaca yöneldi...Nihayet güneşin doğduğu
yere vardığında, güneşin, doğayla iç içe yaşattığımız bir halkın
üzerine doğmakta olduğunu gördü. İşte böyle, Biz onun yanında
olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.” (18/91)
Demek ki; iktidarın yeryüzünün bir kenarında kendi halinde doğayla iç içe
yaşayan, ilkel gördüğü kabile ve toplulukları “çağdaşlaştırmak” için onların
yaşam tarzlarını değiştirmeye yönelmemesi gerekir. Onların doğal hayat
tarzlarını kendine benzetmeye, zorla değiştirmeye çalışmaması gerekir.
İktidar bu anlamda bir halkın hayat tarzına, giyimine kuşamına, yemek
yeme biçimine, dini ayin, folklor gibi yerel özelliklerine müdahele edemez.
İster ilkel, ister modern tarzda yaşasın, ister son model teknoloji kullansın
ister kullanmasın, ister karasabanla, ister bilgisayarla yaşasın, insanlar
zoraki bir şeyi benimsemeye, bir yaşam tarzını kabule zorlanamazlar.
Doğayla iç içe yaşayan topluluklar yerlerinden yurtlarından sürülemez,
yakalanıp modern şehirlere götürülemez, köle yapılamazlar. Onlar
insanlığın zenginliğidirler. Bir halka iktidar bizim elimizde, güçlüyüz
kudretliyiz diye tek bir yaşam tarzı dayatılamaz. İktidar ancak ve sadece
“zulüm-adalet” çelişkisini “baş çelişki” olarak görür ve daima adaletten
yana taraf olur.
“Sonra başka bir amaca yöneldi... Nihayet iki set arasına vardığı
zaman, önlerinde neredeyse hiç söz anlamayan bir halk buldu.
Onlar: “Ey Zülkarneyn! Ye’cuc ve Me’cuc bu yerde fesat
çıkarıyorlar. Bu yüzden onlarla bizim aramızda bir set yapman için
sana bir vergi ödesek olur mu dediler. Dedi ki: “Rabbimin bana
verdikleri daha hayırlıdır; haydi siz bana bedenen yardım edin de
sizinle onların arasına sağlam bir set yapayım.” (18/95)
Demek ki iktidarın esas amacı vergi toplamak, mal yığmak ve bu yolla
zenginleşmek değildir. Vergi iktidara Ye’cüc ve Me’cüc’e(Herc-u Merc’e)
yani kargaşa, altüst oluş, anomie durumu, kanunsuzluk, kuralsızlık, saldırı,
talan, işgal hallerine mani olması ve halkını bunlardan koruyacak tedbirler
alması için verilir. Yani devlet halkın ödediği parayı kamu yararı için
harcamak zorundadır. Halkın vergileri iktidar sahiplerinin zenginleşmesi
için kullanılamaz. Burada bir üstünlük yoktur. Asıl üstünlük ve erdem
iktidar sahiplerinin kendilerini halk ve kamu yararına vakfetmeleridir...
“Bana demir külçeleri getirin! İki dağın arası demir külçelerle
dolunca ‘Körükleyin!’ dedi. Demiri ateş haline getirince ‘Getirin
üzerine erimiş bakır dökeyim’ dedi. Artık seddi ne aşabildiler, ne
de delebildiler...” (18/97)
Demek ki bir iktidar (verilen imkanlar) ülkeyi iyilik ve adalet amacıyla imar
etmeli, bu uğurda gerekirse dağları delip kurşun dökmeli, sağlam
önlemlerle halkını, saldırı, tecavüz, talan, zulüm ve haksızlıklardan bir zırh
gibi korumalıdır.
“Zulkaneyn: Bu, Rabbimin sevgi ve merhametidir. Rabbimin
vadettiği an gelince o da yıkılıp gidecektir. Unutmayın, Rabbimin
vadi gerçeğin ta kendisidir!” (18/98)
arzum
(Arzum)
#1